Geçen hafta İngiliz İşçi Partisi (Labour Party) lideri Keir Starmer, Guardian gazetesinde batı emperyalizmini öven yakıcı bir aşk mektubu yayınladı. NATO’ya karşı olan büyük hayranlığı ve kendini komik duruma düşürürcesine yaptığı milliyetçilik gösterisinin temelinde sol hareketlere olan düşmanlığı yatıyor. Yazısında kaleme aldığı her şey baştan sona karmakarışık bir emperyalizm propagandası.
İşçi Partisi lideri, “NATO'yu kınamak, getirdiği demokrasi ve güvenliğin güvencesini de kınamaktır.” diye yazıyor. Afgan emekçiler ve gençler, NATO güçlerinin ülkelerini işgal etmesinden 20 yıl sonra aynı şekilde mi hissediyorlar merak ediyoruz.
Starmer, NATO'nun “hiçbir zaman çatışmaya yol açmayan bir savunma ittifakı” olduğunu söylüyor. Ancak son 30 yılda NATO, Irak, Yugoslavya, Afganistan, Somali ve Libya'daki saldırgan askeri harekata büyük destek verdi.
Aynı zamanda, Rusya’yı asker ve askeri teçhizatlarla abluka altına alarak sürekli bir genişlemeyle yönünü doğuya doğru kaydırdı.
Starmer'ın peri masalları, okulda bize öğretilen ve medya tarafından pompalanan tezlere benzer - temel tezler Batı'daki iyi adamlar ve Doğu'daki kötü adamlar hakkında. Bu türden görüşlere alkış tutmak sadece emperyalistlere uygundur, düşünen işçiler ve gençler için değil.
Batı saldırganlığı
Gerçekte, NATO 1949'da bir barış aracı olarak değil, Soğuk Savaş sırasında mücadele etmek için silahlı bir güç olarak kuruldu. O zamandan bu yana silahı ve ölümü hiç bırakmadı.
Fonlarının dörtte üçünü ABD'den alan bir askeri ittifaktır. Temel kurallarından ilki bir üye saldırıya uğradığında, diğer tüm üyelerin güç kullanarak karşılık vermesi gerektiğini söylüyor.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Rus ekonomisi serbest düşüşe girdi. Kaos hüküm sürdü ve Rusya dizlerinin üzerine çöktü. Batılı emperyalistler pazarlarını ve nüfuz alanlarını doğuya doğru genişletme fırsatını yakaladılar. NATO bu stratejinin önemli bir parçası olmuştur.
1999 yılında eski Varşova Paktı ülkeleri Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti NATO'ya katıldı. 2004 yılında Estonya, Letonya ve Litvanya bu zincirin son halkaları oldu. Yavaş ama emin adımlarla, Rusya'nın sınırları düşmanca bir askeri ittifakın üyeleri tarafından kuşatılıyordu.
Starmer, Rusya'yı “saldırgan” ve “zorba” olarak tanımlıyor. Fakat NATO ve Rusya'dan hangisi eski müttefiklerinin pazarlarına ve bölgelerine durmadan genişledi? Uzun yıllardır müttefiklerinin sınırlarına asker ve askeri teçhizat yerleştiren hangisi?
NATO'nun Rusya'ya yönelik provokasyonları devam etti. 2003 yılında Gürcistan'da kudurmuş bir ABD yanlısı hükümet iktidara getirildi. ABD'li danışmanlar Gürcü ordusunun eğitilmesine yardımcı oldular ve onları Rusya'nın savunma kapasitesinin sınırlarını test etmeye teşvik ettiler.
2008 yılında Bükreş'te düzenlenen bir zirvede NATO üyeleri, her ikisi de Rusya ile sınır komşusu olan Gürcistan ve Ukrayna'nın gelecekte ittifaka katılmaları konusunda anlaştılar.
Bu olaylarla güç bulan Gürcistan cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, 2008 yılında nüfusun %90'ından fazlası Rus vatandaşı olan Güney Osetya özerk bölgesine saldırdı.
Bu bir dönüm noktası oldu. Bu saldırıyla ABD emperyalizmi kendi konumunu abartmış, 1990'ların başından beri yeniden inşa edilen Rus kapitalizminin gücünü hafife almıştı.
Ruslar karşı saldırıya geçti ve ABD tarafından eğitilen Gürcü ordusunu kararlı bir şekilde yendi. Irak ve Afganistan'da halk tarafından destek bulmayan ve sonuçsuz savaşlar veren NATO üyeleri, müttefiklerinin Rus askeri makinesi tarafından ezilmelerini ancak kenardan izleyebiliyorlardı.
Emperyalist entrikalar
Bu olayların ardından Ukrayna sahneye çıktı. 2014 yılında Ukrayna devlet başkanı Yanukovich AB yerine Rusya ile bir anlaşma imzaladığında, batı emperyalizmi sonraki 'Euromaidan' protesto hareketinin gelişiminde önemli bir rol oynadı.
ABD'li senatör John McCain Kiev'deki mitinglere bizzat katılarak destek verdi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın belirttiği gibi ABD politikalarının Ukrayna'da uygulanması için 5 milyar dolar harcandığını itiraf etti.
Büyük ölçüde ABD emperyalizminin entrikaları sayesinde, Rus yanlısı Yanukovich hükümeti devrildi. Yerine, aşırı sağ parti Svoboda da dahil olmak üzere batı yanlısı burjuva partilerden oluşan bir hükümet getirildi. Bu hükümet, neo-Nazi Pravi Sektor (Sağ Sektör) faşistlerine yönetime katılma daveti de verdi.
Bu yeni hükümet, ülkenin doğusundaki Rusça konuşan Ukraynalıları kıskaç altına alıp kışkırtırken, NATO’ya desteklerini açıkça bildirdi.
Yine Rusya provokasyona yanıt verdi ve önemli bir deniz üssüne sahip olduğu Kırım'ı ilhak etti. NATO üyeleri alelacele ve kızgınlıkla açıklamalar yapsalar da tepki olarak hiçbir şey yapamadılar.
Hem Gürcistan'da hem de Ukrayna'da, Rus rejimi çizgisini çekti ve NATO'ya şöyle dedi: “Buradan daha ilerisine geçemezsiniz.”
NATO zayıflığı
Bugün NATO tarihinde hiç bu kadar zayıf olmamıştı. 2015 yılında, Suriye savaşı sırasında, Rus savaş uçakları NATO üyesi olan Türkiye'nin hava sahasını defalarca ihlal etti. Türkiye NATO müttefiklerinden yardım istedi. İttifak bunu kınamak dışında hiçbir tepki göstermedi.
2016 yılında NATO, Doğu Avrupa'ya verdiği desteğin bir 'işareti' olarak Polonya ve Baltık ülkelerine 4.000 asker konumlandırdı. Bu arada Pentagon, Kremlin'in karar vermesi halinde, Rus ordusunun birkaç gün içinde Baltık ülkelerini işgal etmesini en az 30-40 bin asker bulundurmanın engelleyebileceğini bildirdi.
Son 15 yılda dalga dalga gelen kapitalist kriz, himayecilik anlayışında artışa sebep oldu ve kapitalistlerin ulusal gruplarını karşı karşıya getirdi. Kriz, sınıf mücadelesinin ve siyasi çalkantıların artmasının önünü açtı. Bu kriz ve çalkantılar 30 ülkeli bir askeri ittifakı sürdürmeyi daha da zorlaştırdı.
Putin rejimi NATO'nun zayıflığını anladı ve Washington'un ana düşmanı olarak Çin'e odaklanmasını sağladı. Sonuç olarak Putin, NATO'nun Rusya'ya yönelik 30 yıllık kuşatma ve tecrit politikasını Ukrayna sınırına asker yığarak tersine çevirme fırsatını yakaladı.
Liberal ikiyüzlülük
Starmer, Paul Mason ve çeşitli orta sınıf liberaller (bazıları sosyalist gibi pozlar bile veriyor) dahil olmak üzere batı emperyalizmi bu durumu tekrar kendi lehlerine çevirmek için kullanmak istiyor.
Bu alçaklar, batı emperyalizmine verdikleri desteği 'demokrasiyi savunmak' ve 'ulusların kendi kaderini tayin hakkı' söylemleriyle süslüyor. Starmer Ukrayna hakkında “Avrupa kıtasındaki egemen bir ulusun bütünlüğü tehlikede” diye pazarlıyor.
ABD emperyalizmi faşist çeteleri desteklemek için milyarlarca dolar harcarken ve emirlerini yerine getirmeyen bir Ukrayna hükümetini devirirken Ukrayna'nın egemenliğine yönelik bu endişe neredeydi?
NATO ve Rusya arasındaki mücadele, iki haydut grubu arasında piyasalar ve nüfuz alanları üzerindeki bir kavgadır. Küçük ulusların hakları veya demokratik arzuları, emperyalist güçleri sadece ikincil olarak ilgilendirmektedir.
İngiliz rejimi yozlaşmış ve yasaları çiğneyen bir hükümetten oluşur; itibarsız bir polis gücü; gözden düşmüş bir kraliyet ailesi; ya devlet tarafından yönetilen ya da milyarderlere ait bir medya - bu unsurların hepsi de işçi sınıfının yaşam standartlarını ezmede birleşti.
Yine de Starmer, İngiltere'yi “özgür bir ulus” olarak tanımlıyor. Büyük şirketlerin diktatörlüğünün halk üzerinde baskı kurmasına karşı çıkmıyor. Uluslararası alanda her istediği ülkeye müdahale edebilmeyi kendinde hak görüyor.
İngiltere'deki işçilerin çıkarlarını İngiliz egemen sınıfının çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde hizaya getirmek için yapılan bu girişim kör milliyetçiliktir. Starmer, Churchill'in savaş zamanı kabinesinde sağcı bir İşçi Partisi politikacısı ve Bakan olan Ernest Bevin'e atıfta bulunarak bu durumu “Bevinite enternasyonalizmi” olarak tanımlıyor. Aslında, tek yaptığı batı emperyalizmi ve onun çıkarları adına savaş şakşakçılığı yapmak.
Sosyalist enternasyonalizm
Sosyalist enternasyonalizmi savunan bizler, batı emperyalizminin (baştan aşağı silahlanmış olan) bu durumu Kremlin’de bulunan oligark haydut çetesi ile savaşmak için bir bahane olarak kullandığının farkındayız.
Piyasalar ve karlar üzerindeki bu güç mücadelesinde, kaybeden dünya işçi sınıfı olacaktır.
Starmer, “Savaşı gerçekten durdurmak için barışı korumak konusunda ciddi olduğumuzu göstermemiz gerekir,” diyor.
Aslında, sadece işçiler arasındaki enternasyonal dayanışma savaşı önleyebilir. Gerçek enternasyonalizm için dünya çapında harekete geçen taşıma, maden, liman ve metal işçilerinin grev ve işgallerini örnek almalıyız. Suudi emperyalistlerin Yemen’e karşı olan savaşını reddedip gemilere silah yüklemeyi kabul etmeyen Fransız liman işçilerini örnek almalıyız.
Egemen sınıfın ve onun hizmetçisi siyasetçilerin bizi batı emperyalizmini demokrasi ve özgürlükle ilgili ballı yalanlarla desteklemeye çekmesine izin vermemeliyiz. Ancak, Kremlin’de bulunan oligark haydut grubunu desteklemek tuzağına da düşmemeliyiz.
Bu sağır edici emperyalist koroya katılmak yerine solun ve emek hareketinin birincil görevi, öfkemizi kendi yozlaşmış egemen sınıfımıza ve savundukları, hizmet ettikleri batılı emperyalist çıkarlara yöneltmektir.
Sosyalistlerin, işçi sınıfının yurt içinde veya yurt dışında karşılaştığı sorunları çözecek emperyalist bloklara ihtiyacı yoktur. Buna savaşın tehdidi ve yıkımı da dahildir. Sadece dünya işçilerinin birleşik eylemi ve dayanışması herkes için barış ve refahı sağlayabilir.