Sri Lanka şu an yakın tarihinin en kötü ekonomik krizinin sancılarıyla boğuşuyor. Kriz, dün protestoları başkanlık konutu önüne kadar taşıdı ve başkent Kolombo çapında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülke iflasla karşı karşıya. Kitleler durdurulamayan fiyat artışları, 13 saatlik elektrik kesintileri ve temel ilaçların, yemek pişirmek için gazın ve gıdanın yokluğu altında eziliyor. Sri Lanka'da olan şey bu ülkeye özgü değil. Bu sadece, yoksul ülkeleri darmadağın eden, kapitalizmin dünya çapındaki krizinin keskin bir yansıması. Sri Lanka'da gördüğümüz türden toplumsal huzursuzluğu önümüzdeki dönemde dünyanın dört bir yanında görmeyi bekleyebiliriz.
[Source]
TOPLUMSAL PATLAMA
Son haftalarda, kendiliğinden ve herhangi bir kurumsal siyasi partinin önderliği olmaksızın enflasyon sarmalına ve 4 saatten 7 saate uzatılan ve şimdi günde 13 saate varan elektrik kesintilerinin kötüleştirdiği koşullara karşı protestolar patlak veriyor. Kitlelerin yaşam koşulları vahim bir hal alıyor.
31 Mart Perşembe günü binlerce insan başkent Kolombo'nun farklı bölgelerinde sokaklara çıktı. Protestolar sakin olarak başlamıştı, kadın ve erkekler – bazıları bebeklerini de yanlarına almıştı- Başkan Gotabaya Rajapaksa’nın istifasını talep eden dövizler ve mumlarla sokaklara döküldüler.
Dövizler kapitalizmin krizi tarafından çaresizliğe itilen kitleler arasında kaynayan sınıf öfkesinin bir görünümünü veriyordu: "Artık yeter", "Çocuklarımızın geleceğini çalmayı bırakın", "Bizim de çocuklarımız var!" yazan dövizler çocuğunu kucağına basmış bir anne tarafından taşınıyordu.
HIRSIZ BİR İKTİDAR KLİĞİ
Hırsız iktidar kliği kitlelerin öfkesinin özellikle odağında yer alıyor. Bir dövizde "Halkımız daha iyi bir yaşam hak ediyor, çalınan parayı onlara geri verin" diye yazarken bir diğerinde "Pandora dolarlarıyla yakıt parasını ödeyin" diye Rajapaksa ailesinin Pandora belgelerinde ortaya çıkan on milyonlarca doları ‘off-shore’ hesaplarda istifleyen üyelerine gönderme yapılıyordu.
Diğer bir dövizde "Bermuda üçgeni" yazısının üç tarafında "GR", "MR", "BR" yazıyor ve ülkenin parasının başkan Gota Rajapaksa, kardeşi Mahinda Rajapaksa (mevcut başbakan ve 2005-2015 arası devlet başkanı) ve Basil Rajapaksa'nın (hükümetin her ihalesinden aldığı kesinti nedeniyle "Bay Yüzde 10" adıyla bilinen Maliye Bakanı) ellerinde gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasına değiniyordu.
Binlerce protestocu başkanın evi önüne bir baskın yaptı. Bu noktada işler hızla değişti ve polisin kalabalığa tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve mermi ile saldırmasıyla şiddete dönüştü. Bu saldırıda bir kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.
Binden fazla insan başkan Gota'nın ikamet ettiği Mirihana banliyösüne giden Jubilee Post kavşağını "Evine dön Gota" sloganlarıyla kesti. Bu sırada binlercesi de doğrudan onun konutu dışında protesto ediyordu. Otobüsler dolusu polis kalabalığı dağıtmak üzere mahalleye gönderilirken iki özel jetin iktidardaki Rajapaksa ailesini ülke dışına çıkarmak üzere hazır beklediği (hükümet tarafından reddedildiği için) dedikoduları dolanır oldu.
Hükümet yaygın sokağa çıkma yasakları, baskı ve tutuklamalarla karşılık verdi ve "aşırılıkçı ajitatörler" sonucu çıkan protestoları kınadı. Bir bakan protestocuları "terörist" olarak bile niteledi. Mevcut hükümetteki bu acımasız klik 2009'da Tamillerin ezilmesine kadar giden kanla bulanmış bir tarihe sahip ve gayet böyle bir baskıya hazırlanıyor olabilir. Provokatör ajanlar hiç şüphesiz baskıyı meşrulaştırmak için şiddeti kışkırtmak üzere kalabalığa gönderildi, ancak kitleler için artık bıçak kemiğe dayandı. Yaşam giderek katlanılmaz hale geliyor. Artan baskının yeni kitle seferberliğini durdurup durdurmayacağı net değil.
KATLANILMAZ ACILAR
Bu toplumsal patlama halkın yaşam koşullarının kötüleştiği ayların üzerine geldi. Ülke iflasa doğru ilerlerken yaşam katlanılmaz hale geldi. Bu yıl Sri Lanka, 1 milyar dolarının son ödemesi Temmuza kadar olan 7 milyar dolarlık bir borç ve faiz geri ödemesi ile karşı karşıya. Ancak rezervlerdeki yalnızca 500 milyon dolarlık parayla hükümet borçlarını tamamen ödeyemez durumda.
Azalan yabancı para birimi rezervleri, ülkenin giderek ödeyemediği ithalat ürünlerine kısıtlama getirilmesine yol açtı. Yakıt, evlerde kullanılan gaz, süt, un, kağıt ve çimento dahil temel ürünlerin kıtlığı vardır. Hastaneler temel ilaçların tehlikeli bir şekilde düşük miktarlara inmesiyle şimdi kritik bir duruma ulaşıyor. Ülkede yakıtın kalmamasının yanı sıra, hidroelektrik barajlardan elde edilen elektriğin kuraklık nedeniyle azalması giderek daha uzun elektrik kesintilerine neden oluyor. Perşembe günü elektrik günün uykuda geçmeyen 15 saatinin 13'ünde kesikti!
Temel ürünlerdeki kıtlık enflasyonu tırmandırdı, resmi rakamlara göre aylık yüzde 18,7'ye ulaştı. Ancak gıda enflasyonu %30,2'ye dayandı ve benzin fiyatları ise Ocak ayından bu yana ikiye katlandı. İnsanlar depolarını doldurmak üzere günlerce petrol istasyonlarının kuyruklarında bekliyor; onlara söylenen tek şey yakıtın olmadığı. Çoğu insan evlerini aydınlatmak için mumları bile satın alamıyor, zira elektrikler gittiğinde bir paket mumun fiyatı 500 Rs kadar yükseldi! Durum artık kitleler için dayanılmaz ve daha da kötüye gidiyor.
ADIM ADIM GELEN KRİZ
Bu, yıllardır adım adım gelen bir kriz ve gerçekten de Sri Lanka, tüm dünyada her ülkeyi yıkıma uğratan krizin en keskin yansımasını yaşıyor. Ulusal rekabet himayeciliğin artmasına ve “küreselleşmenin” geri çekilmesine yol açarken, zengin ülkeler sermayelerini yabancı ülkelerden kendi ülkelerine çekmeye başladı. Emperyalist ülkelerdeki merkez bankaları enflasyonu faiz artırımlarıyla dizginlemeye çalışırken, enflasyon ve ödenmeyen borçlar yoksul ülkeleri değirmenin taşları arasında ezildi. Bunu başka bir yerde analiz ettik. Bu durum, bir ya da iki ülkede değil, dünyanın her yerinde devrimci olaylar hazırlıyor.
Zengin ülkeler, hükümet harcamalarıyla 2020'deki krizin en kötü dönemini kendileri için bir şekilde yumuşatabildiler. Daha yoksul ülkeler için bu hiçbir zaman bir seçenek olmadı. 2020'de salgına eşlik eden kriz Sri Lanka'yı mahvetti. Ücretler ortalama yüzde 35 düştü. Dış gelirinin en önemli kaynakları turizm ve yurtdışından gönderilen havale paralar, turistler gelemediğinden ve işçiler yurtdışındaki işlerden çıkarılıp eve döndüklerinden dolayı kurudu. Turizm sektörü halihazırda 2019'da Kolombo'daki Paskalya bombalamalarının etkisiyle sendelemekteydi.
Ülkenin yabancı para rezervlerinin hızla tükenmesi için gereken tarif buydu. Yine de, hükümet adeta sarsılmaz bir inançla dış borçlarını ödemeye devam etti ve rezervleri daha da tüketti. Hükümet rezervlerinin tükenmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarının Sri Lanka'nın kredi derecesini "çöp" seviyesine indirmesine neden oldu. Aniden, Sri Lanka kredi piyasalarının dışına itilmiş oldu. Suyun üzerinde kalmasının ana aracı olan borçları ve faizleri yeni kredilerle geri ödemesi koşulu da kesilmiş oldu.
İflasın kaçınılmazlığı ile yüzleşmiş durumdayken kapitalist analizciler bile Rajapaksa’nın borç geri ödemelerini zamanında olacak şekilde yapmalarındaki ısrarlı gönüllülüğü karşısında afallamışlardı.
Bir yatırım bankasındaki uzman analizci "İnanılmaz bir heves gösteriyorlar" diyordu Financial Times'a verdiği demeçte şöyle diyordu: "Ancak neden bunu istiyorlar, biraz şaşkına dönmüş durumdayım. İflas ettiler, neredeyse... Çok kıymetli döviz rezervlerini çarçur ediyorlar. Kaçınılmaz olanı ertelemek bu sadece.”
HÜKÜMET YANGINA KÖRÜKLE GİDİYOR
Başkan Gotabaya Rajapaksa'nın beceriksiz hükümeti ve onun kliği krizi kesinlikle kötüleştirdi. Mevcut hükümet 2019 ve 2020'deki seçimlerle iktidara geldi. 2019'da Kolombo'daki terör saldırılarının sayesinde iktidar geldiler.
Sri Lanka egemen sınıfının giderek güven yitiren geleneksel partisi Ulusal Birleşik Parti'yi (UBP) "ülkeyi kurtarma", "Seylan Budist halkını savunma" ve bombalamanın suçlularını adalete hesap vermeye getirme demagojik söylemleri temelinde koltuktan indirdiler. 2009'a kadar ülkede var olan iç savaşa, kan dökülmesine ve şiddete dönüş korkusu üzerine oynadılar.
Rajapaksa iktidara geldiğinde Sri Lanka kapitalist sınıfının çoğunluğunun desteği arkalarındaydı ve onlar da hızla 2019'da devasa vergi kesintileriyle kapitalistleri ödüllendirdiler. Sri Lanka'nın bağımsızlıktan bu yana yaşadığı en derin krizin arifesinde sonuç hükümet gelirlerinin bir gecede yüzde 33 düşmesi oldu.
Covid-19 salgınının ortaya çıkması bu hükümet sorunlarını yalnızca daha da azdırdi. Hükümet maliyesindeki boşluğu büyük miktarda para basarak kapamaya başvurdu. Sadece 2021'de 1,2 trilyon Rupi -GSYİH'nin yüzde 12-15'ine denk geliyor- bastılar ve bu yıl daha da fazla para basma hedefindeler. Hükümetin gübre ithalatındaki büyük yolsuzluğu son çeltik sezonundaki hasatta ciddi sorunlara yol açtı. Yabancı para birimi değerini yapay olarak belirleme girişimleri döviz karaborsasında bir patlamaya neden oldu.
Dünyanın farklı yerlerinde pek çok ülkede gördüğümüz üzere egemen kliğin vasıfsızlığı kapitalizmin krizinin bir ürünü. Ancak bu krizde aynı zamanda hızlandırıcı bir faktör olabiliyor, ve kitlelerin bu kliğe karsi öfkesi hiç de sürpriz değil. Bununla birlikte, Rajapaksa kapı dışarı edilse bile kitleler için kapitalizm altında ızdırap çektirmeyecek hiçbir kurtuluş yolu yoktur.
EMPERYALİZM
Sri Lanka hükümeti şimdi uluslararası kreditörlerin kendilerini kurtarmasına gelmeleri için onlara yüzünü dönüyor. Şimdi yeniden finansman arayışında yepyeni bir dizi sorunla karşı karşıya.
Sri Lanka yabancı sermaye için bir oyun alanı. Çin, Hindistan ve Batı'ya borçlu olan ülke, borçlarını ödeyebilmek için, adadaki farklı emperyalist oyunculara altyapısının önemli yapılarını hediye etti. 2017'de UBP hükümeti stratejik önemi olan Hambantota Uluslararası Havalimanı’nı 99 yıllığına Çin'e verdi. Bu havalimanı Sri Lanka'nın güney kıyısı üzerinde bulunuyor ve bu nedenle Kolombo limanına göre uluslararası gemi taşımacılığına daha yakın. Çin aynı zamanda Kolombo'daki dev Port City girişiminin ve Özel Ekonomik Bölge'nin de mülkiyetini aldı.
Bu sırada 2021'de Hindistanlı Adani Grubu, Çin'in Özel Ekonomik Bölgesi’nin hemen yanındaki Kolombo Limanı'nın çoğunluk hissesini satın alırken ABD'li kapitalistler ise ülkedeki en büyük elektrik santrali olan Yugadanavi Elektrik Santrali'ne sahip oldu.
Ülke, devletin borçlu olduğu pek çok büyük ve rekabet halindeki kapitalistin çıkarları için at koşturduğu bir oyun alanına döndüğü gerçeği artık bir sorun teşkil ediyor. Hükümet yaptıklarının kefaletini ödemesi için yüzünü kime dönecek? Kime dönerlerse dönsünler, yeniden yapılanmanın ardından geri ödeme için ilk sırada herkes kendi ülkesinin kapitalistlerinin olmasını talep edecek. Bu, Sri Lanka hükümeti için bir ikilem oluşturuyor ve IMF'ye yönelmedeki tereddütlerini açıklıyor.
Financial Times'ın Sri Lanka'daki duruma atıfta bulunarak yorumladığı gibi: “Yetkililerin bir IMF kredisini güvence altına almak için yaklaşık 15 milyar dolarlık borçları yeniden yapılandırdığı Zambiya'da, süreç, tahvil sahiplerinin hükümetin Çinli alacaklıları kayırdığı yönündeki suçlamalarıyla kuşatıldı. ”
Ancak, Sri Lanka vahim bir darboğazda ve şimdi kurtarılmak için yüzlerini IMF'ye (yani ABD sermayesine), Hindistan'a ve Çin'e döndüler.
Bu yağmacı kapitalist çetelerin hiçbiri Sri Lanka halkının çıkarlarını umursamıyor. On yıllar boyunca farklı egemen kliklerin yardımıyla Sri Lanka'nın kanını emdiler. Şimdi ise "kurtarıcı" olarak geliyorlar, fakat daha önce de gördüğümüz gibi, onların bütün yardımlarının bedeli vardır.
Ama tüm bu kapitalist çetelerin en acil kaygısı bir devrim ihtimalini yok edebilmek. Sri Lanka'da var olan koşullar tüm bölge çapında aşağı yukarı aynı şekilde mevcut. Sri Lanka'daki devrimci bir patlama Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve o alanda kitlelere ilham olacaktır. Hindistan hükümeti çoktan 1 milyar dolarlık bir krediyle işe dahil oldu. Hesaba kattığı şeylerden biri tam olarak toplumsal bir patlamanın önüne geçmek. Bangladeş bile döviz rezervlerinden 250 milyon dolarlık kredi ile yardıma geldi, tamamen aynı nedenle.
SİYASİ PARTİLER ŞOK YAŞIYOR
Bu toplumsal patlama tüm siyasi partileri bir şok halinde bıraktı. Hiçbiri kitlelerden bu saf öfke patlamasını beklemiyordu. Geçmişi nedeniyle sol bir parti olarak bilinen Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) son haftalarda mitinglerine devasa katılımlar örgütledi. Hiç şaşırtıcı değil; kitleler çaresizce etraflarında bir alternatif arıyorlar, ve bu şartlar altında hem soldaki hem de sağdaki oluşumlarda dalgalanmalar beklenecektir.
Ama JVP’nin odağı, 3 yıl sonra gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimleri. Kitleler sorunlarına çözüm için 3 yıl bekleyemez! Gereken şey ise kitlelerin yaşadığı sorunlara şimdi bir devrimci çözüm üretmek.
JVP son derece hafif bir programa sahip. Sri Lanka kitlelerinin ızdırabının kökeninde yatan kapitalizmden kopmayı amaçlamıyor. Rajapaksa ve partisinin giderek gözden düştüğü mevcut krizin keskin doğası göz önüne alındığında, egemen sınıfın bazı katmanları, kitlelerin öfkesi için güvenli bir çıkış sağlamak için bu partiye bile sıcak bakıyor.
Sendikalar da kitlelerin öfkesi karşısında alternatif bir yol açmakta başarısız. Mevcut durumun dayattığı devrimci görevleri üstlenmiş olsalardı hükümeti indirmek için topyekun bir genel grev çağrısı yaparlardı; fabrika ve semt komiteleri oluşturarak bir işçi hükümeti kurar, kapitalizmi mülksüzleştirmek için hükümeti indirmeye yönelirlerdi. Sri Lanka devrimi tüm Güney Asya alt kıtası ve ötesinde acı çeken kitleler için bir işaret fişeği olabilirdi.
Ancak, örgütlü ve bilinçli bir devrimci önderliğin yokluğunda kitle hareketi piston kutusu olmayan kızgın buhar gibi olacaktır: Birikecek ama zaman içinde herhangi bir köklü değişikliğe erişemeden sönümlenecektir. Fransa'da Sarı Yelekliler nihayetinde geri çekildi. Kazakistan'da hükümet hareketi bastırmak için Rusya'dan yardım çağırdı. Mevcut hükümet fırtınayı aşmak için çabalayacak ve kitlelerin yorulup eve dönmesine kadar bekleyecek ve sonra baskıya yönelecektir.
Fakat, kapitalizmin krizi bir yere gitmiyor. Bu harekete yol açan temel sorunlar varlığını sürdürüyor ve bu tür protesto dalgalarının tekrarını göreceğiz. Sri Lanka işçi sınıfı kitlelerin ihtiyaç duyduğu liderliği sağlayabilir, ancak tüm kitle örgütleri- özellikle sendikalar ve JVP gibi güçler dahil- durumun gerektirdiği adımların çok gerisinde kalıyor. Sonuç olarak çoğunluk tiksinmeyle siyasi partilerden uzaklaşıyor. Hiçbiri tarafından temsil edilmediklerini hissediyorlar. Hiçbir parti bu hareketi anlayamıyor. Böyle bir kitle hareketinin mümkün olabileceğine inanmıyorlardı. Sri Lanka'daki güncel hareket yıkıma uğramış işçi sınıfı kitleleri arasında mevcut olan duygu durumuna ışık tuttu. Bu duygu hali aşağı yukarı bölgedeki tüm ülkelerde mevcut.
Gereken şey yeni tipte bir önderliktir: kitlelerin temel hareketine örgütlü bir ifade kazandırabilecek bir devrimci parti ve kapitalizmin yerine sosyalist bir üretim planı koymaya dayalı bir program kitlelerin en acil ihtiyacıdır.